Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Edirne’de düzenlenen Uluslararası Sosyal Bilgiler Eğitimi Sempozyumu’na katıldı. Etkinlikte söz alan Kadıoğlu, bazı ülkelerde yapay yağmur oluşturulduğuna dikkat çekti ve “Bir yağmur yağdığında ‘onu biz yağdırdık’ diyorlar. Tabi müdahale edilmeseydi ne kadar yağacaktı bilinmiyor. Bu, bir çözüm değil, umut tacirliğidir.” dedi.
Su yılının başlangıcı 1 Ekim
Kadıoğlu, Türkiye’de kuraklığa karşı öncelikle aktif olarak her sene su yılının başlangıcı olan 1 Ekim itibarıyla ‘su bütçesi’ hazırlanması gerektiğini dile getirdi. Her şehrin ‘su bütçesi’nin her yıl yapılması ve tedbirler alınması gerektiğini anlatan Kadıoğlu, “Şehirlerin su bütçeleri açık verdiği zaman kuraklıkla mücadele planlarının devreye konulması lazım. Bizim suyu yönetme problemimiz var. Suyu yönetme anlayışı boruları döşeyip suyu götürmek değildir. Suyu nasıl, kimin ne kadar kullandığına karışmıyoruz. Kuraklık dünyadaki doğal kaynaklı afetlerden en tehlikelisidir” diye konuştu.
“Doğal kaynaklar akıllıca yönetilmeli”
Prof. Dr. Kadıoğlu, doğadaki suyun akıllıca yönetilmesinin kuraklığa çözüm olacağını dile getirdi. Çatılardan gelen suyun sarnıçlarda depolanması gerektiğini belirten Kadıoğlu, şöyle devam etti:
“Çatıdan gelen su asfalt yollara asla verilmez. Yollara verilen sular caddeleri dereye dönüştürüyor. Dere gibi akan sular alçak yerlerde toplanıyor ve sele neden oluyor. Sonra biz o suyun toplandığı yerde ‘suyu nasıl tahliye ederiz’ diye uğraşıyoruz. Bu da çok yanlış bir yaklaşım. Suyu toplandığı yerde değil, düştüğü yerde toplamamız gerekiyor. Türkiye’deki tüm kentlerin ‘sünger şehir’ kavramına geçmesi lazım. Yağmuru düştüğü yerde toplayıp tutmak, yağmur suyunu kullanım suyu olarak kullanmayı artık uygulamamız lazım.”